Kemanı seviyorum
sanki bir kelebeğin;
hırçın bir okyanusa kafa tutuşu gibi
yarıyor benden içeri
çıkarıyor gözlerimden o ışığı
bakışlarımda bir derin hüzün oluyor
ürperiyorum.
Opium!
aynı yazı, aynı güneşle geçirmek
insanı ne kadar öldürüyorsa!
beni o kadar öldürüyorsun.
14 Aralık 2013 Cumartesi
16 Ekim 2013 Çarşamba
17 Ekim 2013
bana bir bavul lazım çocuk
gitmek için buralardan.
bir bavul,
biraz ekmek,
ve yeterince kahır..
adı konmamış tüm kahırlardan.
kendimi aldım oturdum bir köşeye
izlediklerim sadece hayattı, bitti.
bana bir bavul lazım,
içine gün eskilerimi yerleştireyim,
gece bitişlerini.
yol var
yol ver geçeyim
belki gitmem gerek bu yerlerden
tozla dumanı ayırt etmem gerek
yangınla körlüğü
oyunu, oyunu bozanı görmem gerek
ama beceremiyorum.
bazen sanki tek beceriksiz benmişim gibi geliyor
içimden kendime kızıyorum
ama kızmayı da beceremiyorum.
gitmek için buralardan.
bir bavul,
biraz ekmek,
ve yeterince kahır..
adı konmamış tüm kahırlardan.
kendimi aldım oturdum bir köşeye
izlediklerim sadece hayattı, bitti.
bana bir bavul lazım,
içine gün eskilerimi yerleştireyim,
gece bitişlerini.
yol var
yol ver geçeyim
belki gitmem gerek bu yerlerden
tozla dumanı ayırt etmem gerek
yangınla körlüğü
oyunu, oyunu bozanı görmem gerek
ama beceremiyorum.
bazen sanki tek beceriksiz benmişim gibi geliyor
içimden kendime kızıyorum
ama kızmayı da beceremiyorum.
30 Temmuz 2013 Salı
30 Temmuz 2013
Dağılmasa
toplardım ben bu oyunu
kibrit çöpü gibi dağılmasa
her zaman ateş olmaya müsait
ama sadece bir tahta parçası olmasa ruhum.
toplardım elbet saçıldığı yerden
elimi attığım yerden kıvılcım çıkar benim.
yüzüm alengirli,
yüzüm çizilmiş bir kıtalar atlası
bin bir zamanı mühürledim, kendim sadece bir hiçim
kapılar açık, içim sürgülü
kime sorsam
kime gitsem, kapısında yatsam bilemedim.
gözlerim gözlüklerden ışık seçen cengaver
ışıklardan ışık seçmek zor
seçmek zor bir kere
hani onlarca şey içinden bir şey çıkacak
sen onu kendinde özel kılacaksın...
çok zor.
belki de seçerek genelleştiriyoruz her şeyi.
Dağılmasa toplardım bu şiiri
kafam kadar dağınık oldu "yemin ederim"
toplardım ben bu oyunu
kibrit çöpü gibi dağılmasa
her zaman ateş olmaya müsait
ama sadece bir tahta parçası olmasa ruhum.
toplardım elbet saçıldığı yerden
elimi attığım yerden kıvılcım çıkar benim.
yüzüm alengirli,
yüzüm çizilmiş bir kıtalar atlası
bin bir zamanı mühürledim, kendim sadece bir hiçim
kapılar açık, içim sürgülü
kime sorsam
kime gitsem, kapısında yatsam bilemedim.
gözlerim gözlüklerden ışık seçen cengaver
ışıklardan ışık seçmek zor
seçmek zor bir kere
hani onlarca şey içinden bir şey çıkacak
sen onu kendinde özel kılacaksın...
çok zor.
belki de seçerek genelleştiriyoruz her şeyi.
Dağılmasa toplardım bu şiiri
kafam kadar dağınık oldu "yemin ederim"
26 Temmuz 2013 Cuma
26 Temmuz 2013
bak şimdi değersiz geliyor her şey
sessiz bir gecenin ardından bıraktığımız o yalnızlık...
sodade..
kimileri gittiler kabullenilmek için
ben neden buradayım diye sormadım değil
aslında ben de gittim
kabullenmek için gittim kendimden
sodade.
aynı bu çalan şarkı gibi... sodade..
bir tel döküldü saçlarımdan, beyaz bir tel
zaman bizi avuçları içinde sıkıyor, eziyorken
zaman bizi zamansız bırakıyorken
hiç bir şeye yetmiyorken
çivi gibi saplanmış dudaklarımıza kelimeler
ödün vermiyorken mecburiyetler...
bıktım kendimden.
aynalara bakamıyorum...
sessiz bir gecenin ardından bıraktığımız o yalnızlık...
sodade..
kimileri gittiler kabullenilmek için
ben neden buradayım diye sormadım değil
aslında ben de gittim
kabullenmek için gittim kendimden
sodade.
aynı bu çalan şarkı gibi... sodade..
bir tel döküldü saçlarımdan, beyaz bir tel
zaman bizi avuçları içinde sıkıyor, eziyorken
zaman bizi zamansız bırakıyorken
hiç bir şeye yetmiyorken
çivi gibi saplanmış dudaklarımıza kelimeler
ödün vermiyorken mecburiyetler...
bıktım kendimden.
aynalara bakamıyorum...
1 Temmuz 2013 Pazartesi
1 Temmuz 2013
biz değişiyoruz sanki durgunluğa doğru
sanki bir kelimenin terk edildiği o şafakta
içimizden geçen o kara tren gibi
rayları eskiten, kulak tırmalayan
tünellerin içinden geçiyoruz aydınlığa doğru
açık bir durum var,
o da zamanın geçtiğini hissetmek, geçmemesine üzülmekten daha çok koymaya başladı
ve sanki her gün bir vesikalık çekiyor aynalar
geride kalanları saymak için.
kaç ceset var,
kaç yolcu geçti
kaçımızın hala umudu var bilmiyorum
belki içimizde hissettiklerimiz,
kalbimizde yok ettiklerimiz
gözlerde kaybolan anlamlar
hepsi bir yerde toplanıyordur bize yarını getirmek için
ya da bunlar da hayal mahsulü bir avuntu işi
dağılan her şeyi toparlamaktan sıkıldım
artık sadece bir noktaya bakmaktan da öyle...
bak yine o güzel şarkı çalıyor
- "blue hotel" -
9 Haziran 2013 Pazar
GERİ DÖNÜŞ
Takım takım yıldızlar sayıyorum...
Ellerimden düşen bu damlalar kadar,
takım takım yıldızlar
Ey akşamların evliyası!
Kaşım kara gözüm ela değil
Düşler içinde düş de görmüyorum,
Su döktüm kapı ağzına,
Yol çizdim karanlığa,
anla beni...
Yaşıyorum; ama ses vermiyorum.
Ellerimden düşen bu damlalar kadar,
takım takım yıldızlar
Ey akşamların evliyası!
Kaşım kara gözüm ela değil
Düşler içinde düş de görmüyorum,
Su döktüm kapı ağzına,
Yol çizdim karanlığa,
anla beni...
Yaşıyorum; ama ses vermiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)